AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “İsrail bugün gerçekleştirdiği bu suikastla beraber bir bölge savaşı istediğinin ilk tetiğini çekmiştir. Bu artık yeni bir aşamaya geçildiğini göstermektedir” dedi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezinde Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’nin İran’ın başkenti Tahran’da suikasta uğramasına ilişkin açıklama yaptı.
Bugün sabahleyin çok büyük acı veren bir olaya uyandıklarını Filistin davasının önemli liderlerinden Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye, alçak bir siyonist suikast neticesinde şehit olduğunu hatırlattı. Çelik, Filistin halkına, başsağlığı dilediğinde bulundu. İsmail Haniye’nin öldürülmesinin milletin acısı olduğunu ifade eden Çelik, “Cumhurbaşkanımız Filistin davasındaki mücadeleyi Kurtuluş Savaşı’mıza benzetmişti. İnsanlık değerlerinden yana olanların ve herkesin acı bir günü bugün. Milletimizin ve tüm insanlığında başı sağ olsun. Bu Siyonist suikasti gerçekleştiren katliamcı ve soykırımcı şebeke, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonrasında da aynı katliam siyasetine ve soykırıma devam edeceğini ifade ediyor. Bu tabii bir dönüm noktasıdır” diye konuştu.
Dün Lübnan’a yapılan saldırının, bugün gerçekleştirilen bu saldırı net bir şeyi ortaya koyuyor ki, katliamcı ve soykırımcı şebeke bundan sonra zulümlerini artırarak devam edeceğini söyleyen Çelik, “Amerikan Kongresinde sorgulanması gereken Netanyahu ayakta alkışlanmıştır. Oradaki her alkışın bu zulme destek vermek anlamına geleceğini söylemiştik. Orada verilen her alkış bugünkü bu suikasta verilen destek olarak ortaya çıkmıştır. Dün Lübnan’a yapılan saldırı olarak ortaya çıkmıştır. Dün Lübnan’a yapılan saldırı olarak ortaya çıkmıştır. Bu acı gün aslında Filistin davası ve burada yapılan zulümler karşısında insanlığın ne kadar çaresiz kalması bakımından da acı bir görüntüdür” ifadelerini kullandı.
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun 7 Ekim olayları olduktan sonra ‘Bölgedeki bütün sınırlar değişecek demişti’ sözlerini hatırlatan Çelik, “ Aslında Netanyahu’nun 7 Ekim olaylarını bölgede daha yayılmacı ve savaş savaşı yayacak bir politika için kullanmaya başlayacağının ilk işaretini orada görmüştük. ‘Bölgede sınırlar değişecek’ diyen Netanyahu daha sonra ‘David Koridorunu kuracağız’ dedi. David Koridorunun ne olduğuna bakanlar birçok ülkeyi ilgilendiren bir siyasi projenin Netanyahu tarafından dini referanslarla istismar edildiğini gördüler. Netanyahu ve Hitler’in ekibine benzeyen ekibi insanlık tarihinde görünmemiş bir soykırıma imza attılar. Bunun karşısında en net, en güçlü ses Türkiye’den çıktı, Cumhurbaşkanımızdan çıktı. Cumhurbaşkanımız ilk andan itibaren Netanyahu’nun ve katliamcı-soykırımcı ekibinin saldırgan bir siyaset peşinde koştuğunu ve bunun ülkemiz dahil bölge ülkelerinin hepsinin milli güvenliğini tehdit eden sonuçlara ulaşacağını söylemişti” şeklinde konuştu.
7 Ekim’den bu yana Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar teker teker gerçekleştiğini ve ortaya çıktığını vurgulayan Çelik, “Uluslararası toplumun kayıtsızlığı bu noktaya getirmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamalarına destek verenlerin Filistin Devleti’ni tanıdıklarını ve Filistin davasında daha pozitif bir rol aldıklarını hep beraber gördük. Fakat maalesef Batı toplumu barış için bir inisiyatif koymak yerine Filistin Devletini tanıyanlar ve destekleyenler hariç oraya savaş gemisi göndermeyi tercih ettiler” dedi.
Çelik, bu suikasttan sonra İsrailli Bakanların yaptığı açıklamalara baktıklarında suikastı öteye taşıyacak bir takım organizasyonlar içerisinde olduklarını gördüklerini belirtti.
‘Eğer ilk gelen bilgiler doğruysa, başka bir devletin topraklarından Tahran’a füze atılarak bu suikast, bu alçak eylem gerçekleştirilmişse, İsrail’in bütün bölgede suikastlar ve istikrarsızlaştırıcı eylemler yapacak bir organizasyon ağı içerisinde olduğu görülmektedir’ diyen Çelik sözlerini şu şekilde devam ettirdi:
“Şu net bir durumdur. Dünya barışının kilidi Orta Doğu barışıdır. Orta Doğu barışının kilidi de Filistin barışıdır. Bu denklemi tersine çevirmektedir Netanyahu’nun soykırımcı kabinesi ve Filistin barışını yok edecek şekilde oraya dair bütün umutları ve zeminleri yok edecek şekilde bir katliam ve soykırım siyaseti güderken, aynı zamanda Orta Doğu barışını sabote etmeye çalışmaktadırlar. Bu da dünya barışının sabote edilmesi anlamına gelecektir. Bugün artık yeni bir güne geçilmiştir. Şimdiye kadar bölge ülkelerinden yapılan açıklamalara karşılık veririz diyen İsrail bugün gerçekleştirdiği bu suikastla beraber bir bölge savaşı istediğinin ilk tetiğini çekmiştir. Bu artık yeni bir aşamaya geçildiğini göstermektedir. İsrail hükümeti bütün bölgedeki ülkelerin milli güvenliğini tehdit etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımız 7 Ekim olaylarının olduğu ilk günden itibaren bu uyarıyı yapmaktadır.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Filistinli kardeşlerimizin mücadelesini bizim Kurtuluş Savaşı’na benzeten mücadelemize benzeten’ sözlerini hatırlatan Çelik, “Açıklamaları ortaya çıktığı zaman bazıları bunu yadırgamıştı. Ama şimdi görülmektedir ki bütün bölge ülkeleri açısından ve ülkemizin de yer aldığı içinde yer aldığı bölge ve çanak açısından İsrail’in bütün bu eylemleri ağır, aşırı, net ve yakın bir tehdit oluşturmaktadır” ifadelerini kullandı.
Yaşanan suikast sonrası bazı devletlerden gelen açıklamalara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Çelik, “Aslında bu eylemin kınanması ve lanetlenmesidir. Ama ABD adına yapılan ilk açıklama Savunma Bakanlığı’ndan yapıldı ve denildi ki ‘İsrail’e bir saldırı olursa İsrail’i korumaya hazırız. ‘Bugün mesele İsrail’in korunması meselesi değildir. Bölge halklarının ve bölgedeki devletlerin İsrail’den nasıl korunacağı esas meseledir. Tehdit oluşturan Netanyahu hükümetinin saldırganlığıdır. Bugüne kadar İsrail’in güvenlik hakkı vardır diyerek yapılan savunmaların altına ne koyuldu? Birileri İsrail’in güvenlik hakkı vardır, İsrail’in kendini savunma hakkı vardır dedikçe İsrail hukukun dışına çıkarak, Netanyahu hükümeti hukukun dışına çıkarak çocukları öldürdü, kadınları öldürdü. Bakın Amerikan Kongresi’nde Netanyahu yaptığı konuşmada, Churchill’in sözüne, İngiliz Başbakanı Churchill’in sözüne atıf yaparak ilginç bir ifade kullandı. Dedi ki, ‘bize ihtiyaç duyduğumuz şeyleri verin. Biz işi çabuk bitirelim.’ Yani demek istiyor ki ABD’ye daha çok silah versin. Netanyahu daha çok çocuk öldürsün. ABD’ye ve Batılı ülkeler daha çok destek versin. Soykırımcı İsrail hükümeti daha çok kadın öldürsün. Peki bu sözler sonunda ne oldu? Bunu kınaması gereken kongre bunu ayakta alkışladı. Eğer soykırım yapmak için destek isteyeni, soykırım yapmak için, katliam yapmak için destek isteyeni, çocuk öldüreni ayakta alkışlarsanız o da başka eylemlere girişmeye kalkar” şeklinde konuştu.
Bugün artık yeni bir faza geçildiğini belirten Çelik, “Yeni bir zemine geçilmiştir. Filistin ve Gazze’deki katliam ve soykırımlardan sonra bütün bölgeye dönük olarak bir saldırı silsilesi gerçekleştireceğini net bir şekilde ortaya koymuştur. Bu eylemi en güçlü şekilde lanetliyoruz. Şimdi bu denklemi tersinden kurarak Netanyahu soykırımcı hükümeti Filistin’de soykırım gerçekleştirerek bir bölge savaşı çıkarmaya çalışıyor. Bu olduğu takdirde de bütün dünya barışı tehdit altında kalacaktır. Sadece Orta Doğu’yla sınırlı kalmayacaktır. Akdeniz’e sıçrayacaktır. Avrupa barışını tehdit edecektir ve Atlantik’te bir takım sonuçlar doğuracaktır. ABD’den yapılan ilk açıklamanın bu eylemi lanetlemek olması gerekirken, İsrail’i korumaya hazırız gibisinden bir açıklama yapılması, Netanyahu’yu daha çok teşvik etmekten ve daha çok kan dökülmesine yol açmaktan başka herhangi bir işe yaramaz. Sayın Cumhurbaşkanımız, ilk günden itibaren uluslararası bir inisiyatifle, uluslararası kurallar çerçevesinde bir somut adım atılması halinde barışla ilgili olarak Türkiye’nin üstüne düşeni yapacağını söyledi. Cumhurbaşkanımız Birleşmiş Milletler’e, uluslararası kurumlara, uluslararası hukuk referansıyla konuşarak bu barış için somut adımın atılmasını ve Türkiye’nin de üzerine düşeni yapacağını ifade ettiler” açıklamalarında bulundu.
Hamas lideri Haniye’ni partide misafir yıllar önce misafir ettiklerini hatırlatan Çelik, “Cumhurbaşkanımızın kendileriyle çok eskiye dayanan bir hukukları var. Haftalardır ve aylardır barıştan bahsediyordu. Barışın gerçekleşmesi için gayret sarf ediyordu. Görüştüğü her yabancı liderle barış konusunda bir inisiyatif oluşturmaya çalışıyordu. Barış için uğraşan birine bu suikastı düzenleyerek Siyonist şebekenin verdiği mesaj barış isteyenleri öldürmek, barış isteyenlere karşı suikast gerçekleştirme şeklindedir. Bu bir kere daha göstermiştir ki, esas mesele birilerinin söylediği gibi İsrail’in korunması değil, bölge ülkelerinin, bölge halklarının ve bölge barışının İsrail hükümetinden nasıl korunacağıdır. Bu siyonist şebekenin eylemlerinden nasıl korunacağıdır? Bu siyonist şebekenin eylemlerinden nasıl korunacağıdır? Bundan sonrasında, bundan sonrasında bu durumda bir son aşama olarak ele alınmazsa, çok daha başka eylemlerle bölge ülkelerinde başka İsrail saldırılarının gerçekleşeceğini ve tüm bölgeyi içine çeken bir kaosun ortaya çıkacağını öngörmek zor değil” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 7 Ekim olaylarının olduğu ilk andan itibaren Netanyahu’nun amacının bu olduğu konusunda dünyayı uyardığını belirten Çelik, “O günden beri söylediği her şey aşama aşama gerçekleşti ve bugün dünya barışının önündeki en büyük tehdit Netanyahu ve hükümetidir. Ayrıca şunu da ifade etmek isterim. İsrail’in güvenliğini konusunda bir kaygı duyanlar bu soykırımcı siyasete katılmayan dünyanın her tarafındaki Yahudiler açısından da İsrail Devleti’nin bu soykırımcı ve katliamcı siyasetini eleştirenler açısından da şunun net bir şekilde görülmesi gerekir. Onların dünyadaki Musevilerin durumunu da tehdit altına sokan, onları da güvensiz hale getiren yine Netanyahu’nun bu faaliyetleri bu soykırımcı ve katliamcı şebekenin eylemleridir. Resmen İsrail hükümeti bu eylemi yaparak bir bölge savaşı çıkarmak istediği konusunda irade beyanında bulunmuştur. Bunun karşısında barış isteyenler ortak ve somut eylemlerle harekete geçmelidir. Cumhurbaşkanımızın ilk andan itibaren söylediği uluslararası inisiyatif çerçevesinde somut bir adım atılmalıdır. Aksi halde Amerikan Kongresi’nde soykırım siyaseti ayakta alkışlanan Netanyahu’nun dünyayı sürükleyeceği yer bellidir. Resmen bir medeniyetler çatışması çıkarmak isteyen, resmen bir batı doğu çatışması çıkarmak isteyen, planlı hareket eden bir şebekeyle karşı karşıyayız. Bu mesele sadece askeri eylemlilikle saldırganlık çerçevesinde ele alınacak bir mesele değil. Bunun arkasında teolojik, teopolitik bir siyaset vardır. O teopolitik siyaseti de dini değerler istismar eden bir siyasi proje olarak ortaya koymuştur” şeklinde konuştu.
Dünya’nın hastalıklı bir katil şebekesiyle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Çelik, “Bölge haritalarının değiştirileceğinden bahsettiğinde, bölge haritaları nasıl değiştirilir denildiğinde David Kordorundan bahsetmiştir. Mesih’in gelmesinden bahsetmiştir. Hastalıklı bir katliamcı çeteyle karşı karşıyadır. Hastalıklı bir soykırımcı şebekeyle karşı karşıyadır. Bunun batı dünyasının değerleri adına savaşıyoruz demesini ayakta alkışlamak bu hastalıklı zihniyete destek vermektir. Bugün yapılan eylem artık bütün bölge barışına ve insanlığın temel değerlerine karşı bir meydan okumadır. Doğrudan bunun omurgasına saldırıdır. Bugünden itibaren durdurulmazsa bu çok daha vahim sonuçlara yol açacak neticeler ortaya çıkaracaktır” diye konuştu.
Yapılması gerekenin batılı devletlerin yaptığı gibi oraya savaş gemileri göndermek değil, İsrail lehine savaş gemileri, İsrail lehine, İsrail hükümeti lehine oraya silahlar ve teçhizatlar göndermek değil, bölge barışını koruyacak şekilde hem diplomatik hem askeri inisiyatif almak olduğunu vurgulayan Çelik, “Birleşmiş Milletler’in ve uluslararası hukukun ve uluslararası kurumların inisiyatifiyle bu gerçekleştirilmelidir. Amerikan Kongresi’nde Amerikan vatandaşlarına saldıran, Batı Doğu çatışması çıkarmak isteyen, Uluslararası Adalet Divanı’na ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne saldıran bir kişinin bu şekilde teşvik edilmesinin neticesi dün Lübnan’a saldırıdır. Bugün bu suikastın gerçekleştirilmesidir. Barış isteyen ve ömrünü Filistin davasına adamış bir kişi olan, hepimizin yakından tanıdığı İsmail Haniye’nin bu şekilde şehit edilmesi sadece Filistin davasını savunanların acısı değildir. Sadece Filistin halkının acısı değildir, İnsani değerler etrafında kenetlenmiş ve Filistin davasına destek veren herkesin acısıdır. Dolayısıyla İsmail Haniye bütün İslam dünyasının şehididir. Bütün İslam dünyası için şehittir ve aynı zamanda da bütün insanlık için bu katliam şebekesi karşısında insan onurunu haysiyetini ve insani değerleri koruyan bir liderlik etmiştir. O çerçevede bugün doğru olan bütün bu acının içerisinde, bütün bu acının içerisinde İsrail’in bu soykırımcı ve katliamcı şebekesinin bundan sonra gerçekleşecek eylemlerine karşı alınması gereken inisiyatif açısından bunu artık son uyarı olarak kabul etmek ve gereğini yerine getirmek gerekir. Burada Sayın Cumhurbaşkanımızın doğrudan bu gelişmelerin bölge güvenliğini ve ülkemizin milli güvenliğini ilgilendiren değerlendirmelerinin ne kadar haklı olduğu ortaya çıkmıştır. Bu savaş şebekesine karşı bu soykırımcı şebekeye karşı bu katliamcı şebekeye karşı temel değerler temelinde, uluslararası hukuk temelinde barışı desteklemeye, barışı güçlendirmeye ve Filistinli kardeşlerimiz için mücadele etmeye devam edeceğiz. Cenab-ı Allah, İsmail Haniye kardeşimize Allah’tan ve Cenab-ı Allah rahmet eylesin. Filistin halkına başsağlığı diliyoruz, milletimize başsağlığı diliyoruz ve bütün insanlığa başsağlığı diliyoruz” değerlendirmelerinde bulundu.
(Haber Ajansı)
İlk yorum yapan siz olun