İSTANBUL (AA) – YETER ADA ŞEKO – Uzmanlara göre, biyokütle açısından dünyanın en büyük hayvan hareketliliği olarak kabul edilen Güney Afrika'daki sardalya göçüne katılan balık sayısı, iklim krizine bağlı olarak ısınan deniz suyu nedeniyle azalabilir.
Güney Afrika’daki sardalya balıklarının ılıman bölgelerden Hint Okyanusu'na doğru gerçekleştirdiği ve ülkede “KwaZulu-Natal Sardalya Koşusu” olarak bilinen 1500 kilometrelik tek yönlü devasa göç hareketine milyarlarca sardalya katılıyor.
Ülkedeki çeşitli üniversiteler ve araştırma merkezlerinde görevli akademisyenlerce hazırlanan “Güneydoğu Afrika’daki Kitlesel Göç Sardalya Koşusu Ekolojik Tuzak İçinde” başlıklı makaleye göre Güney Ekvator akıntısının bir parçası ve okyanuslardaki en hızlı akıntılardan biri olan Agulhas akıntısı boyunca gerçekleşen bu göç hareketine çeşitli yırtıcı kuşlar ve diğer deniz canlıları da dahil oluyor. Göç hareketine katılan sardalyalar, bölge halkı için de ciddi bir ticari gelir kaynağı oluşturuyor.
AA muhabirine konuşan Nelson Mandela Üniversitesi Kıyı ve Deniz Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lorien Pichegru, bu göçün hala birçok yönden gizemini koruduğunu söyledi.
Sardalya Koşusu'nu biyokütle açısından dünyanın en büyük hayvan hareketliliği olarak nitelendiren Pichegru, bu göç hareketinin başta deniz kuşları olmak üzere birçok yırtıcı hayvan için çok önemli olduğunu ifade etti.
Pichegru, “Örneğin Kap Sümsüğü kuşları. Buradaki çeyrek milyon kuş yumurtlama döngülerini sardalyaların koşusuna göre ayarlıyor. Böylelikle yavruladıkları zaman çok kolay avlanabilecekleri bir döneme denk gelmiş oluyorlar. Yaşam döngülerini sardalya koşusu etrafında şekillendiren çok fazla hayvan var.” dedi.
Sardalyaların sıcak suları sevmediğini ve bu bağlamda iklim krizinin bu balıklar üzerindeki etkisinin araştırıldığını kaydeden Pichegru, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Afrika’daki sardalyaların iklim krizi ve aşırı avlanma baskısı altında azaldığını söyleyebiliriz. Sardalyaların ortalama 2-3 yıllık ömürleri var. Yani aslında sardalyaların varlıklarının devamı, yumurta ve larvalarının hayatta kalmasına bağlı ve bu durum deniz suyu sıcaklığından doğrudan etkileniyor. Eğer sıcaklık yüksekse larvaların büyüyüp yetişkin olması ve yeniden yumurtlaması süreci zorlaşıyor. Yani iklim değişikliği kesinlikle sardalya sayısını düşürüyor. Bu koşullar altında önümüzdeki yıllarda sardalya koşusunun durması da muhtemel. Bunun olması halinde birçok hayvan göç edecektir. Bunların arasında köpek balıklarını göstermek mümkün. Aynı zamanda zaten nesli tükenmekte olan Cape gannet kuşlarının geleceği daha da tehlike altına girecektir. Ayrıca bölgede gelirleri bu balıklara bağlı olan balıkçılar da etkilenecektir. Bu aslında tüm gıda zincirinin etkilenmesi anlamına geliyor.”
Bölgede devam eden petrol ve gaz arama çalışmalarının da habitatı etkilediğini bildiren Pichegru, deniz tabanındaki kazı çalışmalarının ciddi bir ses kirliliği oluşturduğunu ve bunun da canlıları olumsuz etkilediğini anlattı.
Olası petrol sızıntıları karşısında da endişeli olduklarını dile getiren Pichegru, “Tüm bunların yanı sıra bölgede dünya üzerindeki en hızlı akıntılardan olan Agulhas akıntısı mevcut. Bu, olası bir sızıntının etkilerinin çok geniş bir alana yayılmasına yol açabilir.” uyarısında bulundu.
– “Yaşamın Muazzam Göçü” kayıt altına alınıyor
Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (CNRS) himayesinde kurulan 1 Ocean Vakfı, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO) desteğiyle gerçekleştirdikleri ortak proje kapsamında bu devasa göçü bilim insanları, sanatçılar ve aktivistlerle birlikte kayda alıyor.
Vakfın kurucularından olan su altı fotoğrafçısı Alexis Rosenfeld, “Görünmeyeni görünür kılmak” mottosuyla yola çıktıklarını ve başlattıkları projeyle biyoçeşitliliğin önemini göstermek istediklerini, bu nedenle projelerini “Yaşamın Muazzam Göçü” olarak adlandırdıklarını kaydetti.
Projeye başlamalarındaki asıl nedenin Güney Afrika kıyılarında başlatılan bir doğal gaz ve petrol arama çalışması olduğunu aktaran Rosenfeld, bu durum karşısında endişelendiklerini, çalışmalara karşı doğrudan bir mücadeleye girmek yerine bu projenin neye mal olabileceğini göstermek için kendi film projelerini hayata geçirdiklerini anlattı.
Rosenfeld, “Olumlu anlatıların gücüne inanıyoruz. Böylelikle dünyaya, tehlikeye atılan ekosistemin, yaşamın büyük göçünün ne olduğunu gösterebileceğiz. Bu yaşamın ne kadar güzel olduğunu göstermek, yaşanan durumla doğrudan mücadele etmekten daha güçlü.” diye konuştu.
Projeye başlamalarındaki bir diğer yönlendirici unsurun da iklim değişikliği olduğundan bahseden Rosenfeld, şunları söyledi:
“İklim değişikliğinin okyanus akıntıları üzerinde büyük bir etkisi var ve bu durum göçleri de önemli ölçüde etkiliyor. Örneğin normalde bu her sene gerçekleşen bir göç hareketi ve geçen sene çok güzel bir şekilde gerçekleşti, biz de kayda alabildik ama birkaç sene önce bu göç hareketini göremedik, şu an ise sınırlanmış bir durumda. Bu da iklim değişikliğinin doğrudan sonuçlarından biri.”
Göç hareketine milyarlarca hayvanın dahil olduğunun altını çizen Rosenfeld, “Bazen önünüzü bile göremiyorsunuz çünkü görüş açınız hayvanlarla dolu oluyor. Etrafınızda milyonlarca sardalya, 50'yi aşkın yüzebilen kuş, 20-30 yunus olabiliyor. Böyle olduğunda da nerede olduğunuzu ve ne yaptığınızı bile unutabiliyorsunuz.” diyerek sözlerini tamamladı.
(Haber Ajansı)
İlk yorum yapan siz olun